
Tarih Öncesi ve Antikçağda UFO`lar
UFO gözlemleri kayıtlı tarih boyunca ve dünyanın değişik bölgelerinde, diğer gezegenlerde yaşam olup olmadığı ya da Dünya Dışı Varlıkların dünyamızı ziyaret edip etmedikleri konusundaki merakları da artırarak, hep olmuştur ve bu gözlemler kayıt altına alınmıştır. Daha sonra ise, zamanla, çoğunluğun ilgisini çeken, üzülerek belirtmeliyim ki bir kısmı alay konusu olan, birçok film ve kitaba esin kaynağı olan önemli bir konu olmuştur. Maalesef, onlarca yıldır, kasıtlı ya da değil, UFO’ların önemini azaltmaya yoğunlaşmış hareketler ve UFO olaylarının bir aldatmaca ya da sahtekârlık olduğu imajını yaratmaya dönük girişimler olmuştur. Ancak açıklanamayan hava gözlemleri, tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar, tarih boyunca bildirilmiş ve kayıt altına alınmıştır. Bazı antik uçan nesne tasvirleri, şüphesiz, doğal astronomik olaylardır. Bu tasvirler; kuyruklu yıldızlar, parlayan göktaşları (meteorlar), çıplak gözle gözlemlenebilen gezegenler ya da tıpkı merceksi (dış bükey) bulutlar gibi atmosferdeki optik yanılsamalar/gözlemlerdir. Bunun bir örneği ise, ilki M.Ö. 240 yılında ve muhtemelen M.Ö. 467 yıllarının başlarında Çinli Astronomlarca kayıt altına alınmış olan, Halley Kuyruklu Yıldızıdır. Bu tür manzaralar, tarih boyunca, sıklıkla doğaüstü alametler, melekler ya da diğer birçok dini betimlemeler olarak karşımıza çıkmıştır.
Ancak, antik atalarımızın gördüklerini mağara duvarlarına ya da antik yazıtlarına KAYDETTİĞİ verilerin/bilgilerin sadece astronomik ya da çevresel fenomenler olduğunu farz edemeyiz. Tıpkı günümüzdeki UFO gözlemlerinde de olduğu gibi, o dönemlerdeki UFO gözlemlerinin çok küçük bir yüzdesi “açıklanamayan” gözlemlerdir. Ve antik geçmişimizden gelen birçok kayıt da, tıpkı sola doğru ilerleyen tarih öncesi mağara resimlerindeki gibi -ki bu resimler 16. YY’ın geç dönemlerindeki Summer’s Triumph Tapestry (Yaz Zaferi Gobleni [Goblen: duvara asılan işli örtü])- üzerindeki resimlere benzerliğindeki gibi,ilgileri üzerine topluyor ve açıkça bunlar modern UFO gözlemlerine yakın bir bağlantı oluşturuyor! Aynı zamanda Aborjin (Avustralya yerlileri) mağara resimlerinde, ‘Wandjinanın’ ruhlarında görüyoruz ki bu ruhlar Dünya Dışı Varlık ziyaretlerini temsil etmektedir.
‘Antik Tarihteki Astronot’ taraftarlarının bakış açıları, gökten gelen ‘gök tanrılarından’ bahseden birçok mit ve efsaneler ve 4.000 yıl öncesine tarihlenen tarihi yazılar ve uçan nesneleri işaret etmektedir. Rg Veda, Mahabharata ve Ramayana gibi Hint edebiyatında Vimana olarak isimlendirilen ve antik tarihte savaş için kullanılan uçan makinelerle ilgili birçok betimleme mevcuttur. Bu eserlere göre; Vimanalar dünyanın atmosferinde uçabildikleri gibi, dış uzayda, uzak gezegenlere uçabiliyorlar ve deniz altında da gidebiliyorlardı.
Mısır Piramitlerinde de arkeologlar, günümüze kadar uzandığını belirttikleri UFO gözlemlerini betimleyen hiyeroglifler buldu. Yüz yıllar sonra Orta Amerika’da bulunan Kolomb Öncesi Döneme ait, uçan araçların mükemmel birer modeli olabilecek altın eserlere de sahibiz. Daha sonra, Orta Çağ döneminde, gökyüzünde görülen UFO’ların resmedildiği birçok üretilmiş sanat eseri zenginliği var.
14. yy’da çizilen ve Kosova’da Visoki Decani Manastırında mihrabın hemen üstünde bulunan ve üzerinde omuzunun üzerinden arkasına doğru bakan ve bir çeşit uçan bir nesnenin içinde bulunan ‘Çarmıha Gerilme’ resmi de dikkat çekicidir.
‘Gerçekleri Açıklayanlar’ doğru bir şekilde gösteriyorlar ki, bu antik tasvirler tek başlarına Dünya Dışı Varlıkların dünyayı ziyaret ettiklerinin kanıtı olamaz. Ama en azından, bu tasvirler Dünya Dışı Varlıkların Dünyamızı ziyaret etmiş oldukları ihtimalini, tıpkı antik atalarımızın karşılaştıkları nesneleri ne tanımlayabiliyor ne de açıklayabiliyor oldukları antik dönemlerden, günümüzde insanların gökyüzünde tanımlanamayan nesneleri gördüklerinde UFO gözlem bildirimlerini yaptıkları gibi, oldukça güçlendirmektedir.