Yazılarımız

İnsan Nereden Geldi? Dini Öğretilerdeki Gibi mi Yaratıldık, Yoksa Üretildik mi?

İnsan Nereden Geldi? Dini Öğretilerdeki Gibi mi Yaratıldık, Yoksa Üretildik mi?

İnsan Nereden Geldi? Dini Öğretilerdeki Gibi mi Yaratıldık, Yoksa Üretildik mi?


İnsanların YARATILDIĞI inancı, özellikle, tek tanrılı dinlerde çok önemli bir yere sahip. Eski Ahit (Tevrat, Zebur), Yeni Ahit (İncil) ve Kuran bu yaratılma olayını anlatırken, benzer ifadeler kullanıyorlar. Temelde aynı yöntem olmasına karşın, ufak farklar var aralarında. Yaratılış Kitabı (Eski Ahit) şu şekilde anlatıyor yaratılışı:

Tanrı türlü türlü yabanıl hayvan, evcil hayvan, sürüngen yarattı. Bunun iyi olduğunu gördü. Tanrı, “İnsanı kendi suretimizde, kendimize benzer yaratalım” dedi, “Denizdeki balıklara, gökteki kuşlara, evcil hayvanlara, sürüngenlere, yeryüzünün tümüne egemen olsun.” Tanrı insanı kendi suretinde yarattı. Böylece insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı. (Yaratılış 1: 25-27)

Yeni Ahit (İncil) ise:

…Tanrı, tüm ulusları bir tek insandan türetti ve onları yeryüzünün dört bir bucağına yerleştirdi. (Elçilerin İşleri 17: 25)

Nitekim şöyle yazılmıştır: «İlk insan Âdem, yaşayan bir can oldu.» Son Âdem ise yaşam veren bir ruh oldu. Önce ruhsal olan değil, doğal olan geldi. Ruhsal olan sonra geldi. İlk adam yerden, yani topraktandır. İkinci adam göktendir. (1. Korintliler 15: 45-47)

Kuran’da ise şu şekilde bahsediyor:

Ey insanlar, Rabbinizden korkup-sakının. O ki, sizi tek bir nefisten (Âdem’den) yarattı. Ve ondan (Âdem’den), onun zevcesini (Havva’yı) yarattı. O ikisinden, çokça erkekler ve kadınlar türetip-yaydı… (NİSA-1)

Reptilyan İnsanlar

Konumuz direkt olarak din olmadığı için çok fazla örnek vermeyeceğim. Bu ayetlere baktığımızda, görüyoruz ki dinlerin hepsi de bir yaratıcının varlığından bahsediyorlar. Yarattıkları ise bir çift insan! Erkek ve Dişi! Sümer Efsanesi de benzer şekilde ortaya çıkıyor:

Sümer Efsanesine göre;

evrende ilk olarak Tanrıça Nammu adında, büyük uçsuz bucaksız bir su vardı. Tanrıça o sudan büyük bir dağ çıkarıyor. Oğlu Hava Tanrısı Enlil, onu ikiye ayırıyor. Üstü gök oluyor, Gök Tanrısı onu alıyor, yer olan altı da Yer Tanrıçası ile Hava Tanrısının oluyor. Bilgelik Tanrısı ile Hava Tanrısı yeri bitkiler, ağaçlar, sularla donatıyor. Hayvanlar yaratılıyor ve hepsini idare edecek Tanrılar meydana getiriliyor.

Tanrılar, özellikle dişi Tanrılar, çoğalmaya başlayınca işlerinin çokluğundan, yiyeceklerini hazırlamanın zorluğundan yakınıyorlar ve bütün Tanrıları var eden Deniz Tanrıçası Nammu‘ya bir çare bulması için yalvarıyorlar. O da Bilgelik Tanrısına bilgeliğini ve marifetini göstermesini söylüyor. Bilgelik Tanrısı yumuşak kilden şekiller yapıyor ve Tanrıçaya sesleniyor:

“Ey annem! Adını vereceğin yaratık oldu,

Onun üzerine Tanrıların görüntüsünü koy,

Dipsiz suyun çamurunu karıştır,

Kol ve bacakları meydana getir.

Ey annem! Yeni doğanın kaderini söyle!

İşte o bir insan!

(Kuran İncil ve Tevrat’ın Sümer’deki Kökeni – Muazzez İlmiye Çığ – Sayfa 34)

Sümer dini de benzer bir şekilde anlatıyor insanın YARATILIŞINI! Ama tek tanrılı dinlerin üçü ve Sümer çok tanrılı dininde yaratılışla ilgili dikkatinizi çekmek istediğim bir nokta var! Sanki bir laboratuvar ortamında yapılıyor gibi bazı şeyler!

  • Toprak alınıyor,
  • Çamura dönüştürülüyor,
  • Şekil veriliyor, ve
  • Ruh üfleniyor!

Tüm tanımlamalarda hep aynı sıra var! Bir ara Raelyenler’in bir kitabını okumuştum. Kitabın adı Intelligent Design: Message from the Designers (Zeki Tasarım: Tasarımcılardan Mesajlar)! Bu kitabın Yaratılış bölümünde (sayfa 10) aynen şöyle diyor:

Çok uzun zaman önce, bizim uzaklardaki gezegenimizde teknik ve bilimsel olarak sizin de kısa zaman içinde ulaşabileceğiniz bir bilgi seviyesine ulaştık. Bilim adamlarımız tüplerde yaşayan canlı hücreler olarak da adlandırılan, ilkel embriyonik yaşam formları yaratmaya başladılar! Herkes bu olaydan çok heyecan duydu!

Bu olay 1973 yılında gerçekleşiyor. Buna benzer bir üretim (ya da yaratılış) hikâyesi Zecharia Sitchin’in Enki’nin Kayıp Kitabı isimli kitabında da geçiyor. O kitapta, Nibiru’dan (ya da Marduk veya Planet X) gelen gelişmiş bir Dünya Dışı Uygarlık, dünyada altın arıyor. Altın madenlerinde çalışanlar, Nibiru’dan gelen işçiler. Fakat bir süre sonra, aşırı zor şartlarda çalışan bu işçiler isyan ediyorlar. Bu arada da Enlil ve kız kardeşi Ninhursag laboratuvarda bir çalışma yapıyorlar! Yeni işçiler yani KÖLELER ÜRETMEK amaçları! Bu nedenle birçok deneyler yapılıyor. Bu deneylerin sonucunda (oldukça uzun bir süre) üreyebilenkonuşabilendüşünebilen bir tür üretmeyi başarıyorlar. Yalnız bir sıkıntı oluyor deneyin bir aşamasında ve bu nedenle kendi DNA’larından da eklemek zorunda kalıyorlar bu yeni ürettikleri kölelere! İşte o andan sonra üreme yeteneğini verebiliyorlar bu kölelere! Benim tahminim üretim aşamasında maymunşempanze ya da goril kullandılar. Bu nedenle de evrim teorisinde bahsedilen MAYMUNDAN GELDİK fikri üretildi.

Burada önemli birkaç nokta daha var! Kutsal Kitapların hepsinde de yaratılan insan için ‘Kendimize Benzer’ ifadesi kullanılıyor. Bu ifade DNA olayını bence çok iyi açıklıyor. İkinci önemli nokta ise bu ifade kullanılırken ‘ÇOĞUL’ bir ifade kullanılmış olması. Birçokları (Teologİlahiyatçı ve RabbilerKutsal Kitaplardaki çoğul ifadeleri yorumlarken, burada bazı EDEBİ kurallardan bahsederler: BenzetmeMecaz vs. Ama çok da ikna edici değil bu açıklamalar. Zoraki bir kurtarma açıklaması!

Enki’nin Kayıp Kitabında Sitchin bir saptama yapıyor. Eski Ahit ve Yeni Ahitte geçen ELOHİM kelimesinin ÇOĞUL olduğunu ve ‘Gökten Gelenler’ anlamına geldiğini belirtiyor. Bu kelimenin tekil halinin ise ELOHA olduğunu söylüyor. Kutsal Kitaplara baktığımızda, bu açıklamanın daha mantıklı ve anlamları tam da yerine oturtan bir açıklama olduğunu görebiliyoruz.

Sonuç olarak, yazının başındaki soruya dönersek, ben YARATILMADIK diyorum! Sadece üretilmiş bir köle grubuyuz. Üretilirken yapı taşımıza eklenen Dünya Dışı DNA nedeniyle de, tıpkı onlar gibi; hırslıkibirlisaldırganaçgözlü bir yapımız var!