
Araştırmacılar Tarafından Yapılan Şok İddia: İnsan Türleri Yeryüzünde Evrimleşmedi!
İnsanın evrimi, uzun süredir araştırmacılar ve bilim adamları tarafından yapılan birçok tartışmanın konusuydu. Bazı araştırmacılar, insanların yeryüzünde evrimleşmemiş olabileceğini savunuyorlar ve gerçekten de oldukça mantıklı argümanlarla açıklıyorlar bunu.
Nereden geldiğimizi hep merak ettik. Var olan her dinin temeli de aslında budur: Nereden geldik, neden buradayız ve ne yapmamız gerekiyor?
Bununla birlikte, neden burada olduğumuz ve ne yapmamız gerektiği konusunda çok şey bulamadık. Dolayısıyla bilim adamları, nereden geldiğimiz konusunda araştırmalar yaparken, ilginç gözlemler de yaptılar.
Bilim adamları, Mars‘ta bulunan bir mineralle ilgili değerlendirme yaparken, insan hayatının ilk olarak Mars’ta kök salmış olabileceğini iddia ediyorlar. Bu mineral Mars kaynaklı bir göktaşında bulundu ve hayatın oluşması için gerekli olduğu düşünülüyor. Amerikalı Çevrebilimci Dr. Ellis Silver bu konuda bir kitap yazıyor ve kitabında da bu konuyu savunuyor. Katı insan fizyolojisini kullanarak görüşlerini sunuyor. Silver çevreci bir kişi ve şu anda okyanusun plastik ve diğer insan kaynaklı atıklardan temizlenmesi için çaba gösteriyor.
Silver Yahoo News ile yaptığı bir görüşmede;
Dünya, bir tür olarak neredeyse tüm ihtiyaçlarımızı karşılıyor, ancak belki de bizi başlangıçta buraya getirenler kadar güçlü bir şekilde değil,
eklinde fikirlerini beyan ediyor.
İnsanoğlu, gezegendeki en gelişmiş tür olmasına rağmen, şaşırtıcı derecede zararlı ve Dünya’nın doğal çevresi için de oldukça donanımsızdır: güneş ışığından zarar görmesi (tenimizin bronzlaşması ne kadar da hoş görünse, bu olay tenimizin bu ısı ve ışığa çok duyarlı olduğunu gösteriyor–KozmikKomplo.com notu), doğal olarak oluşan gıdalardan çok da hoşnut olmaması, gülünç derecede yüksek kronik hastalık oranları ve daha fazlası.
Dr. Ellis daha düşük yerçekimi olan başka bir dünyada evrimleştikleri için insanların sırt ağrılarından çok muzdarip olduklarını düşünüyor. Ayrıca, garip bir şekilde, bebeklerin kafalarının çok büyük olmasının kadınların doğum yapmalarını zorlaştırdığını ve bebekler ve anneler için ölümle sonuçlanabilecek şekilde doğumu zorlaştırdığını söylüyor.
Bu gezegendeki başka hiçbir yerli türde bu problemin olmadığını da
söylüyor. Silver aynı zamanda başka türlerde bulunmayan ekstra 223 geni ve fosil eksikliğinin de altını çizdi.
Dr. Ellis‘e göre, katlanmak zorunda kaldığımız birçok hastalığın temel nedeni budur. Tam olarak bu doğaya ait olmadığımız gerçeğini umutsuzca gizlemeye çalışıyoruz gibi görünüyor. Ama yine de bu doğaya uymak için çabalıyoruz. Bu da bizi bir sonraki noktaya getiriyor: çoğu kimse dünyayı evleri, vatanları gibi görmediklerini iddia edip, çok da bu dünyaya ait olmayan vatanları için özlemlerini dile getiriyorlar. Çılgınca gelse de, birçok kişi Dünya’ya aitmiş gibi hissetmez!
Güneş Sistemimizi gözlemlediğimizde, Mars‘ın güneş sisteminde 25 saatlik bir gün geçiren tek gezegen olduğunu fark edebiliriz. Ayrıca dünyaya göre güneşe daha uzaktır ve yine dünyaya göre daha zayıf yerçekimi vardır! Mars‘ın geçmişinde büyük miktarda suya sahip olduğu da keşfedilmiştir. İnsanın köklerinin Mars’tan geliyor olma olasılığı var mı acaba?
Kaynak: paramentology.com (Link, maalesef, şuanda çalışmıyor)
Çeviri ve Özgün İlaveler: Şeref Kaplan
Aslına bakarsanız, daha önceki yazılarımdan birinde (İnsan Nereden Geldi? Dini Öğretilerdeki Gibi mi Yaratıldık, Yoksa Üretildik mi?) benzer bir konuya değinmiştik. Çok da uzak bir ihtimal değil aslında. O yazımda Sümer metinlerinden bahsetmiştim. Her iki konu birleştiğinde, bu şıkkı da elemeden bu konuyla birleştirebiliriz. İleriki günlerde şimdiki konuyla bağlantılı başka bir yazı daha yazmayı planlıyorum. Bir ipucu olarak Dünyamızın Bir Hapishane gibi kullanılması var ki dünyamızda da buna benzer tarihte örnekler vardır. Avustralya Kıtası gibi.