
UFO’lar Dünya Dışı Uygarlıklara mı Ait Yoksa Sadece Zaman Yolcuları mı?
İnternette Hızla Yayılan Videoda Soruyor: UFO’lar Dünya Dışı Uygarlıklara mı Ait Yoksa Sadece Zaman Yolcuları mı?
2012 yılında yayınlanan bir video UFO’ların Dünya Dışı Varlıklarca kontrol edilmediğini ama zaman yolculuğu yapan insanların kontrolünde olduğunu kanıtlıyor gibi görünüyor.
Birçokları bu zaman gezginlerinin insanlığı bekleyen korkunç olaylar hakkında bilgilendirmek için günümüze geldiklerine, bunu yapma amaçlarının da sadece kendilerini (geleceklerini) korumak için değil tüm gezegeni korumak için olduğuna inanıyor.
YouTube’daki tanımlama şöyle:
Tarih boyunca, açıklanamayan birçok hava gözlemleri bildirilmiştir. Şüphesiz bazıları; kuyruklu yıldızlar, parlak meteorlar, çıplak gözle görülebilen beş gezegenden biri, gezegensel birleşmeler veya parheli (Parhelia: Parheli, sun halo veya yalancı güneş olarak da adlandırılan, havada asılı kalmış buz kristallerine çarpan güneş ışığının oluşturduğu görüntüye verilen addır) ve merceksi bulutlar gibi atmosferik optik yanılsamalar yaratan doğal astronomik olaylardır.
Adamic Evadamic Melezler
Buna bir örnek; ilk defa M.Ö 240 yıllarında ve muhtemelen M.Ö. 467’nin erken dönemlerinde Çinli astronomlar tarafından kayıt altına alınmış olan Halley Kuyruklu Yıldızı olabilir. Tarih boyunca kaydedilen bu tür gözlemler çoğunlukla doğaüstü alametler, melekler, Dünya Dışı Varlıklar ya da dini olgular olarak değerlendirilmiştir.
Günümüzdeki bazı Dünya Dışı Yaşam ve UFO araştırmacıları, tarihteki ortaçağ resimlerinde UFO bildirimlerindeki benzerliklere dikkat çekiyorlar.
Mikro organizmalar gibi Dünya Dışı Yaşamların Güneş Sistemimizde ve tüm evrende var olduğu öne sürülmüştür. Carl Sagan ve Stephen Hawking tarafından ortaya atılan bu görüşe göre: dünya dışında bir yerlerde hayatın var olmadığını söylemek imkânsız olurdu.
Bu iddia, Dünyanın Evrende eşsiz bir yer işgal etmediğini belirten Kopernik prensibinde ve Dünya üzerindeki yaşamın özel olmadığını öne süren sıradanlık prensibinde vücut bulur.
Yaşam Kimyası 13,8 milyar yıl önceki Büyük Patlamadan (Big Bang) hemen sonra, Evren 10-17 milyon yaşındayken yaşama elverişli bir dönem boyunca başlamış olabilir. Yaşam Evrende herhangi bir yerde bağımsız bir şekilde oluşmuş olabilir. Alternatif olarak ise, meteoritler, astereodiler ve diğer bazı Güneş Sistemi nesneleri vasıtasıyla, panspermia (Panspermia: yaşamın Dünya’ya uzaydan veya uzaydaki başka gezegenlerden/göktaşlarından geldiğini ileri süren bir kuramdır) olarak adlandırılan bir süreçle yaşama elverişli gezegenlerde hayat daha az sıklıkla oluşmuş olabilir.
Her durumda, yaşam için gerekli organik moleküller dünyanın oluşumu ile ilgili bilgisayar modelleme çalışmalarına dayanarak, dünyanın oluşumundan önce Güneşi çevreleyen toz zerreciklerinin oluşturduğu gezegen oluşum (ata-gezegen) diskinde oluşmuş olabilir. Hayatın oluşumu ve gelişmesiyle ilgili önerilen yerler (gezegenler) arasında Venüs, Mars, Jüpiter’in uydusu Europa ve Satürn’ün uyduları Titan ve Enceladus vardır.
2011 Mayıs’ında NASA bilim adamları;
Yaşam, bildiğimiz kadarıyla, Güneş Sisteminde, Dünya’nın ötesinde Enceladus’ta ortaya çıkmaktadır şeklinde bildiriyorlar. Bilim adamları 1950’lerden beri, “yaşanabilir bölgelerin (hayatın oluşmasına en uygun bölgeler)” yaşamın bulunabileceği en olası yerler olduğu fikrini desteklermişlerdir.
Bununla birlikte, astronomlar 4 Kasım 2013’te Kepler’in uzay program verilerini esas alarak, Samanyolu Galaksisinde, Güneş benzeri yıldızların ve kızıl cücelerin yaşanılabilir alanlarında en azından 40 milyar Dünya benzeri gezegenin yörüngelerinde döndüklerini bildirdiler. Bunlardan 11 milyarı, büyük ihtimalle, güneş benzeri yıldızlardan oluşuyor. Bilim adamlarına göre, böyle bir gezegenden dünyamıza en yakın olanı ise, büyük ihtimalle, 12 ışık yılı uzakta.
Çeviri: Şeref Kaplan