
Schuman Rezonansı Daha Yüksek Bir Bilincin Yükselişini mi Yansıtıyor?
Schumann Rezonansı, Dünyanın elektromanyetik spektrumunda meydana gelen, titreşen manyetik frekanslardır. Bunların, yeryüzünün çekirdeğinde meydana gelen elektromanyetik değişikliklerden oluştuğu, ardından yeryüzünün yüzeyini ve iyonosferini etkilediği, üzerinde yaşayan canlı varlıkları da içerdiği söylenir. Bu rezonans binlerce yıl olmasa bile yüzlerce yıl boyunca aynıydı, ancak son yıllarda hızla değişiyor gibi görünüyor. Acaba neden?
Dünya’nın ve üzerinde yaşayan tüm canlıların 7.83 Hz‘lik titreşim veya Schumann Rezonansı olarak tanımlanan bu doğal frekansla çevrelendiği ve korunduğu varsayılmıştır. Eski Hint Rişileri bu sesi, OM olarak biliyorlardı. Tesadüf eseri olsun veya olmasın, aynı zamanda beyin dalgasının tüm insanların beyinlerine tam bir şekilde erişmesini sağlayan ve bilinç düzeyini arttıran çok güçlü bir frekans olması da söz konusudur.
Schumann Rezonansı coğrafi bölgeye bağlı olarak değişiklik gösterse de yıllardır saniyede 7.8 döngü civarında geziniyor. Bu rezonansın, enerjik bir şekilde dengede kalabilmek için kendimizce uyumlu bir salınım frekansı olan, ‘yeryüzündeki kalp atışı’ olduğu da düşünülmektedir.
Gregg Braden HAARP ve hava olaylarının değiştirilmesine yönelik diğer silah sistemlerinin Schumann rezonansını manipüle ettiğine dair Seattle kütüphanesinin arşivlerinde kanıt bulunduğunu ancak bu kanıtların doğrulanmadığını belirtti. Bununla birlikte, birçokları Schumann frekansının sadece bizi kontrol etmek için değiştirilmekle kalmayıp aynı zamanda kendi bilincimizin seviyesine bağlı olarak bizlerin de onu değiştirebileceğimizi öne sürüyorlar.
2014 yılında, Schumann Rezonans frekansının olması gereken normal değeri olan 7.83 HZ’den 15-25 seviyelerine yükselmesi anormal bir yükselme olarak kabul edildi.
Son günlerde 36 HZ’e kadar ulaşan zirve noktaları olmuştur. Bu verileri Space Observing System (Uzay Gözlem Sistemi) sitesinden takip edebilirsiniz. (Not: Site Rusça ama Chrome kullanıyorsanız bu linki kullanarak istediğiniz dile çevirme şansınız olacak.)
HeartMath Enstitüsü araştırmasının, dünyanın manyetik alanından sürekli bir veri akışı toplamasıyla ortaya çıkardığı, Schumann frekansındaki değişikliklerle desteklenen verilerle, küresel bilinçte bir kayma yaşanıyor gibi görünüyor. Değişikliği kendiniz görmek için bu linkteki spektrum takvimine bakabilirsiniz. Üstelik araştırmalar, birçok insanın huzur içinde uyum halinde gruplaşmaya başladığında, rezonansın bunu yansıtacak şekilde değiştiğini ileri sürüyor. Başka bir deyişle, gezegenimizin manyetosferini düşüncelerimiz ve hareketlerimizle değiştiriyoruz. Bu “tutarlılık” muhtemelen galaksiler arası olarak desteklenmektedir.
Bu konuda NASA’nın verdiği detay incelenmeli.
Her an, yaklaşık, 2.000 gök gürültülü fırtına Dünya üzerinde toplanır ve her saniye de yaklaşık 50 yıldırım üretir. Her yıldırım patlaması, Dünya’nın etrafında, yaklaşık 60 km’lik bir sınır boyunca yakalanan elektromanyetik dalgalar yaratır. Bazı dalgalar – eğer sadece doğru dalga boylarına sahiplerse – birleşirler, güçlenerek artar ve Schumann rezonansı olarak bilinen ve tekrar eden bir atmosferik kalp atışı yaratırlar. Bu rezonans, Dünya’nın hava durumunu, elektrik çevresinin analizi ve Dünya atmosferinde hangi tür atom ve moleküllerin bulunduğunu belirlemek için yararlı bir araçtır.
Yıldırımlar tarafından yaratılan dalgalar, okyanusun yukarı ve aşağı dalgalarına benzememekle birlikte, yine de daha büyük enerji ve daha az enerjili bölgelerle salınırlar. Bu dalgalar, iyonosferin (hava yüklü parçacıklar ile dolu, gökyüzüne yaklaşık 60 mil – yaklaşık 97 km – mesafedeki kısım) alt kenarı tarafından oluşturulan atmosferik bir tavana sıkışmış olarak kalır. Bu durumda ise, rezonansın zayıf noktasında, dalganın Dünya’nın çevresi kadar uzun (veya iki ya da üç kat daha uzun, vb.) olmasını gerektirir. Bu son derece düşük bir frekans dalgasıdır ve AM/FM radyonuza sinyal göndermek için kullanılan en düşük frekanslı radyo dalgalarından yüz bin kat daha düşük 8 Hertz (Hz) olabilir. Bu dalga Dünya etrafında akarken, dalganın tepe noktası (krestler) ve dalgalar arasındaki çukurun (olukların) hizalanacağı bir şekilde, tekrardan, kendine mükemmel bir noktadan vurur. Ve sonuç, orijinal sinyali pompalamak için birbirleriyle rezonansa giren dalgalar!
1952’de tahmin edilebildikleri halde, Schumann Rezonansları ilk olarak 1960’lı yılların başında güvenilir bir şekilde ölçülmüştür. O zamandan bu yana, bilim adamları, rezonans değişimlerinin; mevsim, güneş etkinliği, Dünya’nın manyetik ortamındaki aktivitesi, atmosferdeki su aerosolleri ve diğer Dünya’ya bağlı olguların değişimlerine karşılık geldiğini keşfetti.”
NASA’nın ayrıntılı olarak anlatmadığı şey ise, insan bilincinin onları değiştirmek için bu frekanslarla nasıl etkileşim kurabileceğidir. HeartMath Enstitüsü bunu küresel tutarlılık olarak adlandırıyor ancak bu olgu yüzlerce antik metinde “uyanış” olarak da biliniyor.
İlâve bilimsel bulgular şunları önermektedir:
- Schumann Rezonansları, beyin dalgalarına ilişkin farklı frekansları ortaya çıkarmak için deneyle gözlemlenebilir. Saniyede 6-50 çevrim arasında, yaklaşık +/- 0,5 Hertzlik bir günlük değişimle, özellikle 7.8 (alfa), 14 (düşük beta), 20 (orta beta), 26 (yüksek beta), 33 (yüksek beta), 39 (gamma) ve 45Hz (gamma).
- 83, alfa beyin dalgası aralığında yedi rezonansın en güçlüsüdür. Rezonans yükselmesi devam ederse, bu birincil rezonans, toprak pulsu, alt dalga alfa (7-10 Hz) ile alt dalga yüksek alfa (10-12 Hz) arasında değişir. Belki de zihin/beden bağlantımızı derinlemesine rahatlatmak, dengelemek ve bütünleştirmek için yeteneğimizi etkilemektedir. REM uykusunu (uykunun 4. Evresi) ve rüyayı etkileyebilir. Yükselmeye devam ederse, eşiği “hızlı” beta etkinliğini ihlal edecektir. Düşük beta (12-15 Hz) odaklanmış dikkat eksikliği ile ilişkilidir ve düşük beta da Dikkat Eksikliği Bozukluğunu yansıtabilir.
- Schumann Rezonansının genişliği (yani yoğunluğu) sabit değildir ve tropik (dolayısıyla küresel) sıcaklığa son derece bağımlı görünmektedir. Nitekim ön sonuçlar, sıcaklıktaki sadece bir derece artışın Schumann Rezonansının iki katına çıkarılmasıyla ilişkili olduğunun göstermektedir. Bu daha da belirgin olamazdı, çünkü bu dalgalanmaların insanlar üzerinde ne gibi psikobiyolojik etkilere sahip olabileceği bilinmiyor.
Görünüşe göre ‘uyanış‘ içimizden ve ‘dışsal‘ etkiler yoluyla gerçekleşiyor. Şüphesiz, Schumann Rezonansı önemli derecede değişiyor olsa da görülmesi gereken şeyler bu değişimlerin sonuçlarıdır.
Kaynak: themindunleashed.com
Çeviri: Şeref Kaplan